En popüler kahve efsanesi, Kaldi adında bir çobanın 9. yüzyılda Etiyopya'da kahve çekirdeklerini keşfettiği hikayesi etrafında dönüyor. Kaldi, keçilerinin kırmızı meyveleri yedikten sonra anormal derecede enerjik olduklarını fark etmiş. Merakla bu meyveleri denemiş ve benzer bir canlılık hissetmiş. Bu hikâye, dini liderler tarafından duyulmuş ve onlar da bu etkileri inceleyerek kahvenin uyanıklığı artırdığını keşfetmişler.
10.Yüzyılda kahve, muhtemelen ticaret yolları aracılığıyla Etiyopya'dan yakın komşusu olan Arabistan Yarımadası'na ulaştı. Bu dönemde kahve, daha çok bir meyve olarak tüketilmekteydi. Etiyopyalılar gibi, Araplar da enerji verici özellikleri nedeniyle kahve meyvesini değerlendirmeye başladılar.
11. Yüzyıla gelindiğinde, Arap doktorlar kahvenin tıbbi özelliklerini keşfetmeye başladı. Bu dönemde, kahve, uykusuzluk tedavisi gibi çeşitli sağlık sorunlarında kullanıldı. Kahve çekirdeklerinin kaynatılmasıyla elde edilen içecek hem zihinsel hem de fiziksel uyanıklığı artırma özellikleri nedeniyle değerlendiriliyordu.
13. Yüzyıla gelindiğinde kahve, Arap dünyasında giderek daha popüler hale geldi. Kahve evleri veya "qahveh khaneh"ler, sosyal etkileşim, haber alışverişi ve edebiyat dinlemek için bölgesel merkezler olarak ortaya çıkmaya başladı. Bu dönemde, kahve "zihin açıcı içecek" olarak kabul ediliyor ve toplumsal yaşamın bir parçası haline geliyordu.
14. Yüzyılda kahve, Arap dünyasının çeşitli bölgelerine yayıldı ve Kuzey Afrika'dan Orta Doğu'ya kadar geniş bir coğrafyada biliniyordu. Kahve hem erkekler hem de kadınlar tarafından tüketilmekteydi ve çeşitli sosyal, kültürel ve dini etkinliklerde merkezi bir rol oynamaya başlamıştı. Bu dönem, kahvenin daha sonraki yüzyıllarda Avrupa'ya ve daha geniş dünyaya yayılmasının temellerinin atıldığı bir zaman olarak kabul edilir.
Kahve, 15. yüzyılda Yemen'e ulaştığında, özellikle Sufi dervişler arasında popüler oldu. Sufiler, uzun dini ayinler sırasında uyanık kalmak için kahveyi kullanıyordu. Kahve, Yemen'in Mocha şehrinde özellikle popüler hale geldi ve buradan kahve, "Mocha" adını almış olabileceği rivayet ediliyor.
Kahve, 16. yüzyılda Osmanlı İmparatorluğu'na ulaştı ve İstanbul'da ilk kahvehaneler açıldı. Bu kahvehaneler, sosyal etkileşimlerin ve canlı tartışmaların merkezi haline geldi. Kahve ve kahvehaneler, kültürel yaşamın bir parçası olarak hızla yayıldı. 1615 yılında, kahve Venedik tüccarları tarafından Avrupa'ya getirildi ve kısa sürede tüm kıtaya yayıldı.
Kahve, 17. yüzyılda Avrupa'da büyük bir popülerlik kazandı. İlk kahvehane 1645 yılında Venedik'te açıldı. Kısa süre sonra Londra, Paris ve diğer büyük Avrupa şehirlerinde kahvehaneler yaygınlaştı. Bu dönemde kahve, "akıl fikir içeceği" olarak kabul ediliyordu ve entelektüel ve sanatçıların buluşma noktası haline geldi.
18. Yüzyılda kahve, küresel ticaretin önemli bir unsuru haline geldi. Osmanlı İmparatorluğu'ndan Avrupa'ya yayılmasının ardından, Avrupalı güçler kahve yetiştiriciliğini sömürgelerine taşıdı. Hollandalılar, kahve çekirdeklerini Yemen'den alıp Batavia'ya (şimdiki Cava, Endonezya) getirdi. Bu, kahvenin Asya'da yetiştirilmesinin başlangıcı oldu. 1720'lerde, Fransızlar kahveyi Karayipler'e, özellikle Martinique'e taşıdılar ve bu adada başarılı kahve plantasyonları kuruldu. Bu, Amerika kıtasında kahve yetiştiriciliğinin başlamasına önayak oldu.
19. Yüzyılda, kahve üretimi ve tüketimi büyük bir endüstri haline geldi. Bu dönemde, kahve, Brezilya ve Kolombiya gibi Güney Amerika ülkelerinde ana ihraç ürünlerinden biri oldu. 19. yüzyılın sonlarına doğru, kahve Amerika Birleşik Devletleri'nde popüler bir içecek haline gelmişti ve "kahvaltının içeceği" olarak kabul ediliyordu. Sanayi Devrimi'nin getirdiği yenilikler, kahve üretimini daha da mekanize etmeyi sağladı, bu da kahvenin daha geniş kitlelere ulaşmasını kolaylaştırdı.
20. Yüzyıl, kahve kültüründe önemli değişikliklerin yaşandığı bir dönem oldu. İkinci Dünya Savaşı sırasında kahve, Amerikan askerlerinin rasyonlarının bir parçası olarak önemli bir yer tuttu. Savaş sonrası dönemde, Avrupa ve Amerika'da kahve tüketimi patladı. 1960'lar ve 1970'lerde, özellikle Amerika Birleşik Devletleri'nde, "üçüncü dalga kahve" hareketi başladı. Bu hareket, kahvenin sadece bir içecek olmanın ötesinde, bir zanaat ve kalite meselesi olarak ele alınmasını savundu. Espresso makinesinin icadı ve popülerleşmesi, kahve tüketim alışkanlıklarını derinden etkiledi ve kafe kültürünün yeniden canlanmasına yol açtı.